18 Mayıs 2024 - Cumartesi

Şu anda buradasınız: / Yalnızca Allah’a Rağbet Etmek
Yalnızca Allah’a Rağbet Etmek

Yalnızca Allah’a Rağbet Etmek HÜSEYİN KERİM ECE

- Rağbet/Râğıb

Bunların kökü “ra-ğa-be" fiilidir. Bu da bir nesnedeki genişlik demektir. Bu anlamdan hareketle ‘rağbet, rağbu’ istemede, arzu etmedeki genişliktir denmiştir.

Rağbet, bir başka açıdan bir şeye meyletmek ve onu elde etmek için çaba sarfetmek, bir şeye hırs göstermek, onu güçlü bir arzuyla, aşırı bir şekilde istemek demektir. (Tevbe 9/59)

Bu fiilin bir farklı bir kullanışı daha var (rağibe anhu). Bu da kişinin rağbetini başka tarafa çevirmesi, elini çekmesi, vazgeçmesi, kaçınması, uzak durması demektir. (R. el-Isfehânî, el-Müfredât, s:388)

Üç âyette bu anlamda kullanılıyor.

 “Kendini bilmeyenden başka İbrahim’in dininden kim yüz çevirir? Andolsun, biz İbrahim’i bu dünyada seçkin kıldık. Şüphesiz o ahirette de iyilerdendir.” (Bakara, 2/130) 

“Babası, “Ey İbrahim! Sen benim ilâhlarımdan yüz mü çeviren misin? Eğer bundan vazgeçmezsen, mutlaka seni taşa tutarım. Uzun bir süre benden uzaklaş!” dedi.” (Meryem, 19/46. Ayrıca bkz: Tevbe, 9/120)

Hadislerde de aynı anlamda kullanılıyor.

Uzun bir hadisin sonunda şöyle deniyor: “... Ben kadınlarla evlenirim. Kim benim sünnetimden yüz çevirirse (men rağibe an sünneti) benden değildir.” (Buhârî, Nikâh, 1 (H.no: 5063); Müslim, Nikâh, 1(5) (H.no: 3403); Darimî, Nikâh, 3)

Aişe’nin (r.anhâ) rivâyet ettiğine göre Rasûlullah (as) (aşırı ibadet etmek isteyen) Osman b. Maz’ûn’u çağırarak ona şöyle dedi:

-“Benim sünnetimden mi yüz çeviriyorsun?” O da;

-“Vallahi hayır, senin sünnetini talep ediyorum” dedi. Rasûlullah;

-“Ben (geceleri bazen) uyurum, (bazen) namaz kılarım, (bazen) oruç tutarım ve (bazen) iftar ederim. Kadınlarla da nikâhlanırım. Allah’tan ittika et ya Osman, ailenin senin üzerinde hakkı vardır, misafirin üzerinde hakkı vardır, nefsinin üzerinde hakkı vardır. (Bazen) oruç tut ve (bazen) iftar et, (geceleri bazen) namaz kıl ve (bazen) uyu.

Kim benim sünnetimden yüz çevirirse (men rağibe an sünneti) benden değildir” dedi. (Ebû Dâvûd, Tatavvu, 27 (H.no: 1369))

Ebu Hureyre’nin anlattığına göre Rasûlullah şöyle dedi:

“Babalarınızdan yüz çevirmeyin (inkâr etmeyin). Kim babasını inkâr ederse, bu (davranışı) küfürdür.” (Buhârî, Ferâiz, 29 (H.no: 6768); Müslim, İman, 27(62) (H.no: 113))

‘Rağabe’ fiil bir âyette tercih etmek, üstün tutmak, öncelik vermek anlamında geçiyor.

“Medine halkı ve onların çevresinde bulunan bedevîlere, Allah’ın Rasûlünden geri kalmak, kendi canlarını onun canından üstün tutmak yaraşmaz...” (Tevbe 9/120)

Bu kökten gelen ‘rağibe’ ise; çok atıyye, ihsan, bağış, hediye demektir. Bu da arzu etmedeki genişlik anlamından gelir. (el-Müfredât, aynı yer)

 

- Kur’an’da Râğıb/Rağbet

‘Rağabe’ fiilinden türeyen kelimeler Kur’an’da şu anlamlarda geçiyor.

-Ummak, beklemek, meyletmek manasında...

Kur’an Zekeriya (as) şöyle dua ettiğini haber veriyor:

“Hani o, Rabbine, “Rabbim! Beni tek başıma bırakma. Sen varislerin en hayırlısısın” diye dua etmişti.”

Arkasından şöyle deniliyor;

“Biz de onun duasını kabul ettik ve kendisine Yahya’yı bağışladık. Eşini de kendisi için (doğurmaya) elverişli kıldık.

Onlar gerçekten hayır işlerinde yarışırlar, (rahmetimizi) umarak (rağaben) ve (azabımızdan) korkarak (rahbeten) bize dua ederlerdi. Onlar bize derin saygı duyan kimselerdi.” (Enbiyâ, 21/89-90)

-Rağbet, arzu etmek, istemek, yönelmek anlamında..

Kitapta, kendilerine (verilmesi) farz kılınan (miras)ı vermediğiniz ve evlenmeyi arzu ettiğiniz (evlenmeye rağbet ettiğiniz) yetim kızlara, zavallı çocuklara ve yetimlere âdil davranmanıza dair, size okunmakta olan âyetler de bunu açıklıyor...(Nisâ 4/127)

Bir hadiste de bu anlamda geçiyor.

Bu âyette ve Nisâ, 4/3. âyette yetimlerin hakkına riayet etmekten korkanların uygun eşlerle evlenmeleri söyleniyor.

Aişe (r.anhâ) buradaki uyarının mallarına veya güzelliklerine meyledip (rağibû) onlarla evlenmek isteyenlere yönelik olduğunu açıkladı. (Buhârî, Hayl, 8 (H.no: 6965), Şirket, 7 (H.no: 2494), Vasâyâ, 21 (H.no: 2763) ve diğerleri. Müslim, Tefsir, 6 (H.no: 7528))

 

- Allah’a Rağbet Etmek

Bu konuda da insanlar iki kısımdır:

Allah’ın va’dine güvenenler, bu va’di umanlar ile; bu va’de rağbet etmeyenler...

Allah’ın bak dediği yerden bakanlar ile; kendi nefsinin hevâsının bak dediği yerden bakanlar...

İlâhi mükâfatı dünyalıklara değişmeyenler ile; dünyalıkların peşinde bir ömür boyu koşanlar...

Dünya hayatını sonsuz zannedip de dünyalıklara rağbet edenlerle, hayatın deneme olduğunu bilip Ahirete rağbet edenler...

Allah’ın vereceği karşılığı umanlar ile, insanlardan gelecek çıkarı önceleyenler....

Hakikate rağbet edenler ile; ömür boyu bir serabın peşinde koşanlar...

Allah’a rağbet etmek sözle “Ben O’nu çok istiyorum, gönlüm O’na yönelik” demek değildir. Allah’a rağbet etmek sahih bir niyetle, sâlih amellerle (eylemlerle), pratik uygulamalarla, İslâmî ilkelere (hükümlere) hayatın her alanında uymakla, ortaya konulan hayat biçimi ile  gerçekleşir.

“Eğer onlar Allah ve Rasûlü’nün kendilerine verdiğine razı olup, “Bize Allah yeter. Lütuf ve ihsanıyla Allah ve Resûlü ileride bize yine verir. Biz yalnız Allah'a rağbet edenleriz» deselerdi (daha iyi olurdu). (Tevbe, 9/59)

Yalnız O’na kulluk yaparız, yalnız O’ndan yardım dileriz gibi; ilah (tanrı olarak) yalnız O’na yöneliriz, yalnız O’ndan umarız...

Allah (cc) Hz. Muhammed’e ve onun şahsında bütün Müslümanlara “yalnızca Rabbine yönel (rağbet et)” diyor. Zira Allah’a ve O’na ait olan şeylere rağbet edenler veya onları arzulayanlar kazanırlar.

“(Ey Muhammed!) Senin göğsünü açıp genişletmedik mi?

Belini büken yükünü üzerinden kaldırmadık mı?

Senin şânını yükseltmedik mi?

Elbette zorluğun yanında bir kolaylık vardır. Gerçekten, zorlukla beraber bir kolaylık daha vardır.

Boş kaldın mı hemen (başka) işe koyul ve yalnız Rabbine yönel (rağbet et).” (İnşirah, 94/1-7)

Tarihen sabittir ki Muhammed (sav) bu emri yerine getirdi ve ömrü boyunca sadece Allah’a rağbet etti. Bir ilahtan beklenilen şeyleri yalnızca Rabbinden istedi. İbadetinden sadece O’na yöneldi ve bunun karşılığını yalnızca O’ndan bekledi. O’nun rızasını her şeyin üstünde tuttu.

Bu konuda da mü’minlere ve bütün insanlığa örnek oldu.

Farklı kelime ile de olsa Kur’an Musa’nın (as) da yalnızca Allah’a rağbet ve tevekkül ettiğini anlatıyor.

“İki topluluk birbirini görünce Mûsâ’nın arkadaşları, “Eyvah yakalandık” dediler.

Musa: "Hayır; Rabbim benimle beraberdir, bana elbette yol gösterecektir" dedi.

Bunun üzerine Mûsâ’ya, “Asan ile denize vur” diye vahyettik. Deniz derhal yarıldı. Her parçası koca bir dağ gibiydi.

Ötekileri de oraya yaklaştırdık.

Mûsâ’yı ve beraberindekilerin hepsini kurtardık.” (Şuarâ, 26/61-65)

 

- Allah’ın Va’dine Güvenen Iki Mü’min Örneği

Musa kavmine; “Ey kavmim! Allah’ın size yazdığı kutsal toprağa girin. Sakın ardınıza dönmeyin. Yoksa ziyana uğrayanlar olursunuz.”

Dediler ki: “Ey Mûsâ! O (dediğin) topraklarda gayet güçlü, zorba bir toplum var. Onlar oradan çıkmadıkça, biz oraya asla giremeyiz. Eğer oradan çıkarlarsa, biz de gireriz.”

Bunun üzerine;

Korkanların içinden Allah’ın kendilerine nimet verdiği iki adam şöyle demişti: “Onların üzerine kapıdan girin. Oraya girdiniz mi artık siz kuşkusuz galiplersiniz. Eğer mü’minler iseniz, yalnızca Allah’a tevekkül edin” dedi. (Mâide 5/19-24)

 

- Pişman Olan Mü’minler Örneği

Allah (cc) Kalem Sûresi’nde bahçe sahiplerinin olayını anlatıyor. Onlar bahçeleriyle övünürlerken, iyi mahsul elde edeceklerini düşünürken ve güçleri yettiği hâlde fakirleri yanaştırmamaya karar vermişken Allah (cc) bahçelerini kapkara bir hâle çevirdi.

Oraya gelen bahçe sahipleri dehşete kapılarak bir herhâlde yanlış yere geldik dediler. İçlerinde en akıllı olanı şöyle dedi: “Ben size Rabbinizi tesbih etsenize dememiş miydim?” Allah’ı tesbîh etmeye başladılar ama yine de suçu birbirlerinin üzerine atıyorlardı.

Sonunda hatalarını anladılar ve şöyle dediler:

"Yazıklar olsun bize! Gerçekten biz azgın kişilermişiz.

Belki Rabbimiz bize bundan daha iyisini verir; doğrusu artık biz, Rabbimizden (rızasını) dilemekteyiz (râğibûn)." (Kalem 68/32)

 

- Hadislerde Râğıb-Rağbet

Şu âyeti tekrar hatırlayalım:

“Onlar gerçekten hayır işlerinde yarışırlar, (rahmetimizi) umarak (rağaben) ve (azabımızdan) korkarak bize dua ederlerdi. Onlar bize derin saygı duyan kimselerdi.” (Enbiyâ 21/90)

Aynı ifade hadislerde de var.

Abdullah b. Ömer’in anlattığına göre babası hançerlendiği zaman insanlar onu övdüler ve “Allah sana hayırdan karşılık versin” dediler. O da “râğıbun ve râhibün (umarak ve korkarak)” diye karşılık verdi...” (Müslim, İmâret, 2(11) (H.no: 4713))

Esmâ b. Ebi Bekr (r.anhâ) anlattı: “Rasûlullah’ın zamanında (henüz müşrik olan) annem umarak (râğibeh) bana geldi. Rasûlullah’a sordum; “Ona sıla edeyim mi (iyi davranayım mı)?” O da “Evet” dedi. (Buhârî, Edeb, 7  (H.no: 5978-5779); Ebû Dâvûd, Zekât, 34 (H.no: 1668))

Ali b. Ebi Talip’ten (ra) şöyle rivâyet edildi: “Hudeybiye barışı öncesi Ubdan Peygamberle birlikte çıktılar. Onların adamları mektup göndererek; “Ey Muhammed onlar senin dinine rağbet ettikleri (rağbeten) için çıkmadılar...” (Ebû Dâvûd, Cihad, 126 (H.no: 2700); Ahmed b. Hanbel, 1/155, 5/429)

Muaz b. Cebel Rasûlullah’ın bir gün namazını uzattığını, bu kendisine söylenince “Evet, umarak ve korkarak (reğbeten ve rahbeten) namaz kıldım ve Rabbimden ümmetim için üç şey istedim...”  dediğini anlattı. (İbni Mâce, Fiten, 9 (H.no: 3951); Ahmed b. Hanbel, 6/274)

Berâ b. Azib (ra) anlattı: Rasûlullah bana dedi ki: “Uyumak istediğin zaman namaz abdesti gibi abdest al, sonra sağ yanın üzerine yat, sonra şöyle de:”Allah’ım, kendimi Sana teslim ettim. Yüzümü Sana çevirdim. İşimi Sana havale ettim. Sırtımı Sana dayadım. Ümit bağladığım Sensin, korktuğum yine Sensin (rağbeten ve rahbeten). Senden kaçıp sığınılacak ve Senin elinden kurtulacak bir yer varsa yine Sensin. İndirdiğin Kitabına ve gönderdiğin Elçine iman ettim.

O gece ölürsen fıtrat üzere ölmüş olursun. Bu dua da senin son kelâmın olur...” (Buhârî, Deavât, 6-7 (H.no: 6311); Müslim, Zikir, 17 (56-57) (H.no: 6882); Ebû Dâvûd, Edeb, 98 (H.no: 5046); Tirmizî, Deavât, 16 (H.no: 3394); İbni Mâce, Dua, 15 (H.no: 3876); Darimî, İsti’zan, 51 (H.no: 2686))

Abdullah b. Mes’ud (ra) Rasûlullah’ın (sav) şöyle dediğini nakletti:

“Bir kimsenin Allah yolunda gazaya katılması O’nun hoşuna gider. O kimse (evine) üzerinde akıttığı kanıyle döner. Bunun üzerine Allah meleklere şöyle der: “Şu kuluma bakınız, Benim katımda olanı umarak (rağbeten) ve rahmetimi (şefkaten) isteyerek, kanını da (benim yolumda) akıtarak döndü.” (Ebû Dâvûd, Cihâd, 36 (H.no: 2536))

 

Netice

Allah’a rağbet etmek; sevap olan, cenneti kazandıracak amellere, hasene ve sâlih amellere, Allah’ın razı olacağı işlere yönelme... Daha çok rağbet, daha çok istek, daha çok gayret...

Sadece belli gecelerde ve zamanlarda değil; her gün, her fırsatta... Fâni dünyalıklara, nefsin hoşuna giden şeylere değil de; asıl âhirette işimize yarayacak şeylere yönelmek, değer vermek, rağbet etmek gerekir.

Her günü, yani hayatı Allah’a yeniden, daha içten, daha samimiyetle dönmeye, Allah’a ait olana, O’nun vereceğine, O’nun rızasına rağbet etmeye bir fırsat bilmeli.

O’na ve O’nun mağfiretine koşarcasına, yani gönülden isteyerek yönelmek, bütün benlikle, şuurlu bir şekilde O’nu tercih etmek... Yapılması gereken budur.

Lût (as) gibi “ben Allah’a doğru bir muhâcirim” (Ankebut, 29/26) demenin güzelliğini ve bilincini yeniden keşfetmeli...

Yüzümüz, yüreğimiz, niyetimiz, hedefimiz, rağbetimiz neye ve kime? Bunu yeniden gözden geçirmeli...

logo
Bugünün ihyasından yarının inşaasına
Bize Ulaşın

0(216) 612 78 22

0(216) 611 04 64

vuslat@vuslatdergisi.com

Ihlamurkuyu Mah. Alemdağ Cad.
Adalet Sok. No:11 P.K 34772
Ümraniye / İstanbul